Büyük İpek Yolu üzerinde bulunan şehirler çok kısa sürede ticaret ve kültür merkezleri haline geldi. Küçük köylerin bazıları büyük idari ve ekonomik merkezlere dönüştü. Antik Fergana Vadisi'nin başkenti olan Ahsikent şehri böyleydi.
Şehrin adı ilk kez Arap dili literatüründe Mukaddasi, İstakhri ve İbn Hurdadbeh gibi yazarlar tarafından geçmektedir. Antik kenti tanımlamaları, yerleşimin araştırılmasında arkeolojik kazıların yapılmasına büyük ölçüde yardımcı oldu. Şehrin kendisi Sırderya nehrinin sağ kıyısında bulunuyordu, şimdi burası Namangan bölgesinin topraklarıdır.
Kazılar sırasında Ahsikent'in yaklaşık olarak MÖ II. Yüzyılda kurulduğu ve Davan eyaleti olan Antik Fergana'nın en büyük şehirlerinden biri olduğu ortaya çıktı. Ahsikent'in 103 yılında 60 bin kişilik Çin ordusu tarafından fethetmeye çalışıldığı biliniyor. Kırk gün boyunca şehri kuşatma altında tuttular ve şehir halkını su ve gıda kaynaklarına erişiminden mahrum bıraktılar.
Ahsikent'in alanı yaklaşık 30 hektardı ve şehir bir kale, ana kentsel kısım (şehristan), el sanatları merkezlerinin (rabad) olduğu bir alandan oluşuyordu. İyi gelişmiş ve müstahkem bir şehirdi. İç kale dış kaleden büyük bir duvarla ayrılmıştı ve dış duvarın etrafında derin bir hendek vardı. Ahsikent'te ticaret ve el sanatları gelişmiş, el sanatları üretimi gerçekleştirilmiştir. Ayrıca şehirde pota çeliği üretimi için ünlü bir merkez vardı.
Ahsikent kendi hanedanı tarafından yönetildi ve MS 6. yüzyıla kadar iktidarda kaldı. Sonra Araplar tarafından fethedildi, ancak Arapların gelişinden sonra bile şehir en büyük ticaret ve el sanatları merkezi olmaya devam etti.
Ahsikent X-XII yüzyıllarda kültürel ve sanat zirveye ulaştı. Şehirde Cuma ve bayram günleri toplu namaz kılınması için Cuma camisi ve Namazgoh Camileri bulunuyordu. Ayrıca, emirin sarayı, hapishane, savunma duvarı ile çevrili büyük bir şehir rabadı (ticaret ve sanayi merkezi) mevcüttü. Şehirde su temini yapılmış, bunun için de bir kaç tane havuz bulunuyordu. Kapılar çiçek tarhları ve bahçelerle süslenmişti. Şehir surlarının dışında mevsimlik pazarlar ve bahçeler, Sırderya’nın diğer tarafında ise meralar ve çayırlar vardı.
Yapılan arkeolojik kazıların, yerleşim kalıntılarının antik, Moğol öncesi ve Timurlu dönemi olmak üzere üç ana kültüre ait olduğu sonucuna varmayı mümkün kıldığını da belirtmekte fayda var. 13. yüzyılda Moğollar tarafından kentin yıkılmasına rağmen Ahsikent, sırlı ve sırsız seramik üretiminde önde gelen el sanatları merkezi olmaya devam etti. Yerleşimin topraklarında yeşilimsi-turkuaz tonlarında orijinal boyamaya sahip kaseler bulunmuştur. Ayrıca çeşitli yemekler, kompozisyonlarla süslenmiş kaplar, insan resimleri olan parçalar elde edilen buluntular arasında yer almaktadır. Şahristan'da pişmiş toprak ocakları kazıldı. Tüm buluntular, ortaçağ Kuzey Fergana'nın araştırılması işinde çok yararlı olacaktır.
15. yüzyılda, Umar-Şeyh-Mirza (Babur'un babası) ana ikametgahı olarak Ahsikent'i seçti. Ancak 1620'de güçlü bir deprem oldu ve şehir tamamen yıkıldı. Hayatta kalan nüfus komşu Namangan'a taşındı. Orta Asya'nın en görkemli ve en zengin şehirlerinden biri böyle battı.
Çalışma saatleri: 9:00-18:00, Pzt-Cum
Sorularınız için
Yorum